29 Nisan 2010 Perşembe

Sil Baştan


Seni affeder miyim? Affedebilir miyim acaba? Ne zor soru. Niye soruyorum bunu kendime, niye bir cevap arıyorum ki... Özledim galiba seni??? Affederim di mi :) Yok yok olmaz, asla! Araya çok zaman girdi. Taşıyamaz yüreğim zamanın yükünü. Af diler misin ki? Ooof ne karmaşık şeyler bunlar. Sen de yoruldun di mi? "Evet" dediğini duyar gibiyim. Gel bir anlaşma yapalım, sil baştan başlayalım...

"Bana yıldızları getirebilir misin Sevgilim?"

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kavgam ve Gözyaşım


Bir adama canını tehlikeye atacak kadar, kalbini avuçlarının ortasına bırakacak kadar güvenmek cahil cesareti mi? Aşk mı? Cahil olacak yaşı çoktan geçtim sanırım. Öyleyse aşığım. Ama kime? Niye? Değer mi? Beni istemeyen, değer vermeyen birine nedensiz aşığım işte.(Gerçekten değer vermiyor mu acaba!?) Nesini seviyorsun ki sorusuna hiç bir zaman net bir cevabım olmadı. Aklıma bir anda o kadar çok şey hücum ediyor ki konuşmayla yetiştiremeyeceğimi anlayıp susuyorum. Peki değer mi? Sırtımdan vurdu, sözünde durmadı,aşkımıza ihanet etti ve şu an ben bu satırları yazarken o bundan bir haber hayatına kaldığı yerden devam ediyor(Devam ediyor mu acaba!?). Öyleyse değmez. Beni sevmeyeni niye seveyim ki ya da beni beş günde bir düşünen adamı(Düşünmüyor mu gerçekten!?) niye günde beş öğün düşüneyim ki. Hayır öyle değil işte. Düşünüyorum! Seviyorum! O beni sevmese de(Sevmiyor mu gerçekten!?) seviyorum. Hem de çok seviyorum! Bu benim yüreğim,benim bedenim! Bu yürek de düşünceler de bana ait. Bu benim yüreğimin asaleti. Tutamam ki sevgimi içimde ben... Sığdıramam ki küçücük kalbime gün be gün büyüyen sevdamı...Haykırırım ben aşkımı. Değer tabii ki. Yoksa ondan ne farkım kalırdı ki...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Eğer Bir Gün...


Yaz aylarımı bu güzel evde geçirmek üzere bavullarımı toplayabilirsem...

Candostlarımı bu güzel sofrada ağırlayabilirsem...

Şen kahkahalar atarak babalarıyla oyunlar oynayan, etrafına gülücükler saçan bebişlerime kek çırpabilirsem bu mutfakta...

Güzel bir pazar kahvaltısının ardından hayatımın aşkıyla birlikte sabah kahvemi yudumlayabilirsem...

Ve akşam olunca günün tatlı yorgunluğuyla kendimi arka bahçeme atıp; yaşanmışlıklarımın güzelliğiyle kırışmış yüzümü, biraz daha kırışmasına aldırmadan güneşe dönüp gülümseyebilirsem... Hayallerime kavuşmuşum demektir :)

BabaZula


Bu grubun adını duyduğumda fazla ciddiye almadım...Hoşuma gideceğini pek düşünmemiştim.BabaZula sevdalısı bir arkadaşım sayesinde bende bir konserine gittim ve hayran kaldım...Babylon'da sık sık sahne alıyorlar...Gitmek isteyenlere duyurulur

16 Nisan 2010 Cuma

Bir Fotoğrafa


Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte.
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan 'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır."
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yok muydum zaten?ben yine bende mi bittim?

NAZIM HİKMET

Küçüktük, büyüdük...


Küçüktük, büyüdük...
Yıl 1987, aylardan Haziran.İlk nefes...
Ve sonra anlamadan konuşamadan şaşkın bakışlarımızla geçen birkaç yılın ardından bebeklikten küçüklüğe terfi ettik.İkimizde küçüktük, bambaşka şehirlerde çarpan iki küçük yürek...
Küçüklüğüne inat, kocaman sevgilerim umutlarım vardı benim.O zamanlar hayattan korkmak nedir bilmezdim de.Köpekleri sever, halamın balkonunda yakaladığım karıncaları kollarımda yürütürdüm.Birde uğur böcekleri vardı.Kimi öylece konar orama burama kimini ise kafaya taktığım bir şeyin gerçek olması için ben yakalardım.Hayallerimden birini küçücük böceğin omuzlarına yükler uçmasını beklerdim.Dileğime karşılık verdiğim rüşvet ise uçmasını beklerken söylediğim şarkıydı: "Uuuuç uç böceğim, annen sana terlik pabuç alacak.Uuuuç uç böceğim...". İnanırdım da kulağına fısıldadığım şarkı gibi görünen ciddi anlaşmamıza sadık kalıp dileğimi gerçekleştireceğine.
Yavaş yavaş büyümeye başladım senin nefesinden çok uzakta bir yerlerde.Büyüdükçe umutlarım azalıyor, dileklerim eskisi kadar ihtiraslı olmuyordu.Kovalamayı bıraktım, yorulmuştum.Sonra biraz daha büyüdüm. Kinle, nefretle, acıyla, ihanetle... Artık üzerime konanlarına bile tahammülüm yoktu.Yalancıydı hepsi, kandırılmıştım! "Hüüüüff" diye üfleyip kızgınca "DEFOL" diyerek kovuyordum hepsini. Umutsuzluk, hüzün, mutsuzluk.. Ardından gelen boşluk, hiçlik duygusu...
İçimde yeşeren güzelliklerim hasat edilmişti.Eskileri düşünerek nadasa bırakmıştım yüreğimi.Ben bunca arbedenin içinde boğuşurken senin bana artık bir nefes kadar yakın olduğunu farkedememiştim.
Sonra bir gün üzerime konan böcekler gibi vazgeçmişliğime inat karşıma çıkıverdin. Seni gördüğüm andan itibaren değil üfleyip defol demek, yüreğimin hissettiklerine itiraz bile edemedim. Yıllardır uzakta olan yolunu gözlediği sevgilisine kavuşmuştu sanki. Benliğim hasretinle doluydu. Aniden hissettiğim, bir yerden gözümün ısırdığı duygulara yabancıydı bedenim, yadırgıyordum. Ben kendimi senden uzaklaştırmaya çalıştıkça yüreğim seni bana çekiyordu. Baktığım her yerde seni görüyor, açtığım her kapının ardından sen çıkıyordun. Ve bir gün yenik düştüm.Yüreğim seni çok sevmişti... Çılgınca koşarak kovaladı seni. Büyülenmiştim.Sana göre seni dinliyordum sadece ama ben seni içiyordum o an.Gözlerini kırpıştırmanı, dudaklarının kıvrımını, sesindeki harareti izliyor, hevesli bir şeyler anlatırken kayan şiveni hayranlıkla seyrediyor, gülümsemenle tanışıp merhabalaşıyordum. Yüreğimin bu kadar sevdiği, adeta içimden bir parça olan ama yabancısı olduğum adamı tanımaya çalışıyordum. Ve adını duydum. Dudaklarının arasından süzülüverdi: "Bu arada ben Uğur, senin adın ne?"............
......Uğur....... Sen benim Uğurumsun. Sen benim son uğur böceğim, son dileğimsin. Bu defa sadece seni diliyorum. Okul çıkışı pamuk helva yemeyi, kırmızı rugan ayakkabıları, çiçekli elbiseyi değil. Sadece sen ol istiyorum. Seni çılgınca seven bu deli kız, yüreğinin sevgisini ve seni diliyor.
"Bende Merve.Tanıştığımıza memnun oldum.Görüşürüz"

12 Nisan 2010 Pazartesi

Seninle Ol(ama)mak


Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' dediğimde söylememek için bende deyip boş yere saatlerce havadan sudan söz etmen.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek, birlikte ağlamak, birlikte gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanla paylaşmak. Senin yanında olan seninle konuşan, herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana sarmaş dolaş... Delice yağan yağmura inat
Duraklar boyu, tramvaya binmeden yürümek, yağmurda ıslanmak birlikte.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında,
Dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Yatağımda sanki sen yanımdaymışsın gibi yastığa yorgana sarılıp sarmaş dolaş uyumak..

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarabilir miyim sorusuyla hapsolmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Bilmiyorsun di mi?
Nereden bileceksin ki?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu...

Özlemezdim seni böyle uzaklardan delicesine. Kıskanmazdım seni. Sadece çocuk olurdum sevimli bebekin olurdum..

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda bir başıma...

Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten.. ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım.. seni ne çok sevdiğimi

Ama sen hiç benimle olmadın ki...