28 Ekim 2010 Perşembe

Mmmm.. Lezizzz


Pazar sabahı...
Kahvaltı...
Sucuklu yumurta...
Ben buldum...
Kremalı domates(Ponyo'nun spesiyali)...
Trakya Ezine peyniri...
Taze kaşar(küp küp doğranır)...
Ahududu reçeli
Bal...
KAYMAK! :)

Mandabatmaz




bunca yıldır giderim Taksim'e.. üstelik kendi arkadaş çevremde hava bile atmışlığım verdır "Ben varya beeen. bu Taksim'in her yerini ara sokaklarını bile karış karış bilirim" diye.. ama büyük konuşmuşum.. çok ilgimi çekti burası.. oldukça da meşhurmuş okuduğum yorumlardan anladığı kadarıyla... ben PonyoMu da kapıp en kısa zamanda gidiciiiim.. benden söylemesi ;)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Bob Marley'e İçelim Kızlar


Onun ilki, sonuncusu ya da "tek"i olamayabilirsiniz. Daha önce sevdi ve tekrar sevebilir. Ama şimdi sizi seviyorsa daha ne farkeder ki? O mükemmel değil - siz de değilsiniz. İkiniz de birlikte mükemmel olmayacaksınız ama eğer sizi güldürebiliyorsa, iki kere düşünmenizi sağlıyorsa, sizi bir birey olarak hatalarınızla kabulleniyoesa, ona tutunun ve verebileceğinizin en iyisini verin. Günün her saniyesi sizi düşünmüyor olabilir ama size kırabileceğinizi bildiği bir parçasını verecek - kalbini. O yüzden onu acıtmayın, onu değiştirmeyin, analiz etmeyin ve verebileceğinden fazlasını istemeyin. Sizi mutlu ettiğinde gülümseyin, sizi çıldırttığında bunu ona söyleyin ve o yokken onu özleyin.

26 Eylül 2010 Pazar

Perdeler 1 Ekim'de Açılıyor!...


Devlet Tiyatroları 1 Ekim 2010 günü 20'si yerli, 18'i çeviri 38 değişik yeni oyun ve kapalı gişe oynanan en sevilen oyunlarıyla yeni sezona merhaba diyecek

22 Ağustos 2010 Pazar

Mutlu Kabusun Sabahı


iki yabancıyız seninle ben
aynı sahilde, aynı bankta oturan.
aramızda camdan bir duvar
ne sesimi duyabiliyor
ne kelebekleri hissedebiliyorsun
korkuyoruz sen ve ben
sonra korkularımızda buluşuyoruz
cam duvar sıvılaşıp içimize akıyor sanki
bir şeyler kımıldıyor
ayak parmaklarımızdan başlayıp
gülümsememizle son buluyor
sonra kum olup akıyor ayaklarımızın altına
sen, ben, deniz, kum, ay ışığı...
biz oluyoruz o anda
nefes almak hızlı ama anlamlı
gülümseyişim tebessüm ama hiç olmadığı kadar mutlu
hislerim çok değil ama hiç olmadığı kadar derin
bu ne huzur, bu ne mutluluk :)
o da ne öyle, maviden griye
griden karanlığa büründü gökyüzü
boğuluyorum, hayır donuyorum
hapsoldum camın içine ölüyorum
ışıklar söndü
neredeyim ben? ne? rüya mı?
günaydın :(

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hoşgeldin Bebek


Yumuk yumuk ellerin, mis gibi kokun,
pamuk gibi tenin var bebek...
İyi ki doğdun Emre
Hayatımıza hoşgeldin :)

10 Ağustos 2010 Salı

Veda ve Umut


Mazinin son kalan anılarını silerken zamandan,
Bir damla gözyaşı düşer gözünden..
Belki son bir aşk sancısı, belki son bir kalp ağrısı
Her neyse...
Hazin bir son veda zamanı
Ruhun kalbini de alıp özgürlüğe kanat açarken,
Kuru bir yaprak gibi savrulursun bilinmeze.
Ulu bir çınar istersin dalına tutunmak için,
Çoğalıp yeşermek için,
Mis kokulu çiçekler açmak için.
Belki de kim bilir
Yeni bir sevdaya yeşermek için...

20 Temmuz 2010 Salı

Bensizlik


Aşkımı bir bebeğin kalbine gizleyip,
Küçük bir kayıkla okyanuslara sürdüm.
Sensizliği gözlerinde,
Seni kalbimde saklıyorum.
Henüz varlığının ne demek olduğunu bilmezken,
Sahip olduğun sevginin yokluğunu çekiyorsun.
Gözlerinde silüetim,
Burnunda tüten kokum,
Kalbinde sevgim,
Deli gibi özlüyorsun!
Şimdi sen;
Her yanını sarmış "ben"le,
Bi çare dolaşıyorsun yollarda.
Bense bir yabancının kollarında...

18 Temmuz 2010 Pazar

“Gel” Desen Gelecektim . . .


Seni siyah bir gecenin yastığına bıraktığımdan beri
Rüyalarınla dertleşip, seni soruyorum…
Issız bir dağ kasabasında,
Çakıl taşlarıyla oyunlar oynayıp
Bazen kederin dibini deşiyorum.
Çoğu zaman susuyorum
Sende susuyorsun ya,
İşte o an ölüyorum…

Yalnızlığıma sığdıramıyorum bu aşkı,
Yeni bir sebep olmalı
Bir kuş düşmeli nasırlı ellerime
Sonra canlanıp uçmalı
Ama yalnızlığa sığmamalı bu aşk
Sığdırmamalıyız…

Biraz korku, biraz telaş
Neleri alıp götürdü benden,
Bir dağ keçisinin inadına muhtacım,
Çöldeki aslanın krallığı hiç yetmiyor.
Şakaya düşen ciddiyetsizliğimde kaldım
Umudum sensin,
Oysa şu an yanımda olsan, yeterdin bana!
Yeterdik birbirimize…

Dün tanımadığım biri, yüzüme bakıp:
“ ne haber, birine mi benzettin, ne bakıyorsun”
Dediğinde bile hiç sinirlenmedim,
Surat bile asmadım…
Önemsemeyişlerimin değişimindeyim.
Bir sen, bir sen ve yine sen!
Tek isteğim bu benim…

Soğuk gecelerin intikamında yapayalnızım
Çoğulum hasretinde, bekleyişlerde
Yani sevdiğim içimde taşıdığım ölüyü
Atmak istiyorum, atamıyorum…
Özlemine yenildim, tutmuyor ellerim
Tutamıyorum ellerinden
Ey sevgilim ölüyorum…

Bu kente, bu yağmurlara kızıyorum
Olmadık zamanda ayırıyorlar bizi,
Ne zaman elinden tutup, kırlara götürsem seni
Ya durmadan yağmur yağıyor
Ya da şehrin trafiği, hava kirliliği peşimizi bırakmıyor.
Şimdi sen yokken (yanımda)
Her şey çok güzel, yağmur yağmıyor
Trafikle uğraşmıyorum, şaşırıyorum…
Bu kenti hiç sevmiyorum…

“Gel” desen, gelecektim
Ve bir daha yazmayacaktım.
Ama yandı bir kere o ateş
Yaktı beni
Yaktı seni,
Yaktı ikimizi de…

Anlayacaksın


Gittiğimi çok sonra anlayacaksın.
Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!

"Sende Kendine İyi Bak"


"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler.
En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek.
"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Seni suskunluğa mahkum edip giderler.
Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler.
Seni senden alıp giderler.

Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için.
Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet.
Suçlatmaz kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın.
Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın.
Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın.
Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni,
"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler.
Bir tek anıları bırakırlar geride,
Bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye unutulmayan nağmeler.

Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan,
Çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler.
Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler.
"Bitti" diyemedikleri için,
"Kendine iyi bak" derler.
"Kırıldım ve affedemiyorum" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
"Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
"Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler,
Çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.

"Kendine iyi bak" bir noktadır çoğu zaman.
Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben.
Oysa sen iyisin.
Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin.
Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin.
Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin.
"Kendine iyi bak" deme bana. Nokta koyma.

Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem.
Keşke döndürebilsek zamanı geriye.
Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan.
Nafile...
Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?
Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı?
Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı,
Hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi,
Hani sevgi eninde sonunda kazanırdı?
Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı?
Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı?
Bunların hepsi yalan mı? Sahiden..., gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?.


Peki o zaman... Senin istediğin gibi olsun... Öyleyse...Sen de "Kendine İyi Bak".

2 Temmuz 2010 Cuma

Seni Seviyorum Demek İsterdim


seni seviyorum demek isterdim
ölesiye bir duyguyla,
taparcasına dil dökmek
ve saçlarım ağarmadan söylemek isterdim

seni sarmak isterdim sonsuzlukla
delicesine sevmek
bir sarhoş gibi adını sayıklamak
ve bağırarak kollarında ölmek isterdim

23 Haziran 2010 Çarşamba

Sana Nefretim Kan Kırmızı


bugüne dek hiç saklamadım sevgimi haykırdım dört bir yandan
yalnızlığında hep beni buldun yanı başında
çünkü ben hiç terk etmedim seni
ne zaman uçurumun kenarına geldin
sevgime tutundun
ne zaman mahsun bir çocuk gibi ağladın
açtım kollarımı sana koşup sarıldın
oysa ben hep yarım kaldım
ben hep senin tarafından yarı yolda bırakıldım
üzerinde yürüdüğüm o incecik çizginin
bir aşk yanına, bir nefret yanına düşüp duruyorum
perişanım artık savrulmaktan, düşüp kalkmaktan
sen değil miydin asiliğime hayran olan
şimdi sevgim gibi tutmuyorum nefretimi de
haykırıyorum işte
senin için yaptıklarıma boşmuş gibi davranmandan
NEFRET EDİYORUM
üzerimde yarattığın hiçlik duygusundan
NEFRET EDİYORUM
bir seviyor bir umursamıyor ruh halinden
NEFRET EDİYORUM
beni hapsettiğin bu sadakatsiz aşkından
NEFRET EDİYORUM
sana nefretim kan kırmızı...
Nasıl oluyor bilmiyorum
ama bunu da bil istiyorum
seninle olmak istiyorum kanaya kanaya
yaşamak istiyorum son nefesime kadar yana yana
SENDEN NEFRET EDİYORUM

17 Haziran 2010 Perşembe

Sekiz


Bir sayı ne kadar derinden acıtabilir ki?
sende düşündün mü acaba?
öğrenmeyi istedim,
uzattım sana elimi..
bulamadım ne bir ses, ne bir nefes...
gözyaşlarım yastığıma düşerken
ruhum beyhude savruldu sokaklarda
yine yoktun yanımda
şimdi anılarımızla dolu benliğimde
bomboş ve yalnızım

6 Haziran 2010 Pazar

Düşler Ülkesi


Yıldızlara dokunabildiğim,
Yağmurun yüreğime değdiği,
Toprak kokusunun içime işlediği
Düşler ülkesinden geliyorum...
Bir gece ansızın yıldız kaydı,
Ve bir dilek tuttum
Ya tutarsa :)

1 Haziran 2010 Salı

Özlemek nedir bilir misin?


Özlemek; sevmektir ilk once
Çünkü sevmezsen özlemezsin ki delicesine.

Özlemek; ağlamaktır
Akan her gözyaşında anıları anımsamaktır.

Özlemek; uzaklara dalmaktır
Çok uzaklara...

Özlemek; ümit etmektir
Hayal etmek basarmanın yarısıdır misali.

Özlemek; sıkılmaktır
Bazen yalnızlığından, bazen ise etrafındaki gereksiz kalabalıktan.

Özlemek; haykırmaktır
Sesin kısılırcasına özledim diye bağırmaktır.

Özlemek; kızmaktır
Bazen özlemine neden olanlara, bazen ise kadere çaresizce.

Özlemek; yanılmaktır
Gece yarısı kalktığında, herşeyin bir rüya olduğunu anladığında mesela.

Özlemek; sabretmektir
Usanmadan şafağı gözlemektir
Yılları, ayları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları hatta
saniyeleri kovalamaktır.

Özlemek; yaşamaktır
Yalnızlığa inat mücadele etmektir

Özlemek; kavuşmaktır
Bir daha ayrılmamacasına... Hayal bile olsa.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ey Dost


Bakma yüzüme öyle ne olur.
Elim kolum bağlı, dilime kelepçe vurmuşlar.
Konuşamam!
İçimde öyle derin bir yara var ki...
Anlatamam!
Ama bil, boşuna değil göz pınarlarımdaki yaşlar
Böyle küskün durduğuma bakma
Koşup boynuna atlamak ister gönlüm...
Kırılıyorsam eğer, küsüyorsam sana çocukça
Doluyorsa gözlerime yaşlar "nayır nolamaz" edasıyla,
Türk filmi tadında
Sana olan sevgimdendir ey dost
Ne olur sırt çevirme bana
Dayanamam buna.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Birgün Anlarsın


Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.


Umarım sende birgün beni sevdiğini anlarsın...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Hiç tanımadan özlüyorum seni


İlk ve son görüşümdü seni o gece, kalabalığın içinde öylece durmuş yanı başımda , gözlerinin gözlerime değdiğini hissettim sonra, var dedim onun ruhunda da bir kıpırdanma şiddeti benimki kadar olmasada, şimdi oturmuş yalnız bir iskemlenin başında, hiç tanımadan özlüyorum seni, sen bunun farkında olmasanda...

Emir BEYAZÖRTÜ

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Ayrılık ateşten bir gömlek


Sevgilim ?
Aşkım ?
Neredesin ?
O mu geldi yine? Bu sen misin, yoksa O mu?
Sen zaten O muydun? Savaşıyor musunuz yine? Kimsin sen? Atamadın benliğinden nefret ettiğimiz "Sen"i.. Bir sen var ki senden öte canımı yakıyor sevgilim...
Alıp götürüyor seni uzaklara..
Seni benden alan yollar mı, yoksa yabancı kollar mı?
Ayak parmaklarım üşüyor, hissediyorum.
Benliğimi saracak bu soğuk korkuyorum...
Ayrılık ateşten bir gömlek...
Yaklaştıkça ısıtacak bedenimi.. Yakacak giyince iliğimi kemiğimi..
Çaresizim... Giymek zamanıdır şimdi
Kuşanıp tüm acıları yana yana gitmek zamanıdır şimdi
Peki ya kalbim???

18 Mayıs 2010 Salı

Yalnızım . . .


Evet, yalnızım.
Sadece bunu söyleyip susmak isterdim.
Ebediyen susmak!
Çünkü canım acıyor..
Konuştukça,arzuladıkça,özledikçe...
En kötüsü yaşadıkça...
Yaşadıkça canım acıyor

9 Mayıs 2010 Pazar

Bir Adam


Sevipte söyleyemediğim şarkılar var
Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler
Keşke,keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları
Düşlerim var...
Uyandığımda yalnızca başını hatırladığım,
Ve asla sonuna kadar görmeyi beceremediğim
Bir adam var düşümde,tam dokunacakken uyandırıldığım
Bir adam,sonumuzun ne olacağını hiç öğrenemediğim
Düşümde bir adam var,benim mi bilemediğim
Bir adam var diyorum,düşünüp düşümden ayrı kaldığım...


Durup da söyleyemediğin adımsa
Gizli kapaklı
Sevda türküleri tuttursam da ben
Telli duvaklı, yanıma
Korlar mı adam seni?
Koparıp acıtmazlar mı beni?
Nafile yanar elim dudağım
Seni bana yar ederler mi?
Yanıma korlar mı adam seni?
Koparıp acıtmazlar mı beni?
Nafile yanar elim dudağım
Seni bana yar ederler mi?


Yağmur bulutu unutursa
Dalında çiçeği kurutursa
Yar benden utanırsa
Düşündüm düşümden ayrı kaldım

Avuç içi kadar mutluluk!



Doğarken korkuyordum. Biri kulağıma şöyle dedi: "Korkma! Dünyada seni bir melek kollayacak, sevecek, her ihtiyacını karşılayacak. Hatta senin için canını verecek".

Adını sordum; " Adı önemli değil, sen ona anne diyeceksin" dedi... Her kadın annedir. Tüm annelerin, anne adaylarının ve kendini anne hissedenlerin *anneler günü* kutlu olsun...

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Ponyom'a




Bu şehirde bir kadın var, adı bana özel...
Elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel...
Kimse bilmez benden başka, bir kalbi var kocaman ama bana özel...
Bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer...
Göremezler.. İzin vermese asla üzemezler...
Çözemezler.. Onun bir düşü var ki; asla asla bilemezler..
Onu neden sevemezler..?
Bilemezler.. Hiç hiç sevemezler..

Bazen bakar gökyüzüne o, bulutları izler...
Kuş olup uçmak, kanat çırpmak, o bulutları geçmek ister...
Yemyeşil çimenlerde çırılçıplak koşmak ister,
Bu kahrolası gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister.

Göremezler göremezler.. Kalbindeki elmasa erişemezler..
Çözemezler çözemezler.. Onun bir düşü var ki asla asla bilemezler..
Onu nasıl sevemezler..?
Bilemezler.. Hiç hiç sevemezler..


Göremezler.. Kalbindeki elmasa erişemezler.
çözemezler.. Onun bir düşü var ki asla asla bilemezler..
Onu nasıl sevemezler..? Bilemezler hiç hiç sevemezler

Şimdi o, kanatlarını rüzgara açmış, dur diyemezler..
Yıldızların arasında o kadar parlak ki onu seçemezler..

Başka sularda o
Başka rüzgarlar arıyor,
Başka yollara yürüyor.
Başka... Başka...

"Şarkıyı dinlediğim an sen geldin aklıma.. Dilerim bir gün hayatının aşkı, kalbindeki elması ve sendeki pek çok güzelliği keşfeder ve sana bu şarkıyı bağıra çağıra söyler"

Bekleyiş


Sersemsepelek ve pişman!!...
"İyi ki"lerim sınır ihlâli yapmaktan müebbete mahkûm. "Keşke"lerim haddini aşmakta bugün. Hüzünleri süsleyip istiflemekten artık yoruldum. Açılan yaralarıma "zaman" sürdüm, bekliyorum...

29 Nisan 2010 Perşembe

Sil Baştan


Seni affeder miyim? Affedebilir miyim acaba? Ne zor soru. Niye soruyorum bunu kendime, niye bir cevap arıyorum ki... Özledim galiba seni??? Affederim di mi :) Yok yok olmaz, asla! Araya çok zaman girdi. Taşıyamaz yüreğim zamanın yükünü. Af diler misin ki? Ooof ne karmaşık şeyler bunlar. Sen de yoruldun di mi? "Evet" dediğini duyar gibiyim. Gel bir anlaşma yapalım, sil baştan başlayalım...

"Bana yıldızları getirebilir misin Sevgilim?"

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kavgam ve Gözyaşım


Bir adama canını tehlikeye atacak kadar, kalbini avuçlarının ortasına bırakacak kadar güvenmek cahil cesareti mi? Aşk mı? Cahil olacak yaşı çoktan geçtim sanırım. Öyleyse aşığım. Ama kime? Niye? Değer mi? Beni istemeyen, değer vermeyen birine nedensiz aşığım işte.(Gerçekten değer vermiyor mu acaba!?) Nesini seviyorsun ki sorusuna hiç bir zaman net bir cevabım olmadı. Aklıma bir anda o kadar çok şey hücum ediyor ki konuşmayla yetiştiremeyeceğimi anlayıp susuyorum. Peki değer mi? Sırtımdan vurdu, sözünde durmadı,aşkımıza ihanet etti ve şu an ben bu satırları yazarken o bundan bir haber hayatına kaldığı yerden devam ediyor(Devam ediyor mu acaba!?). Öyleyse değmez. Beni sevmeyeni niye seveyim ki ya da beni beş günde bir düşünen adamı(Düşünmüyor mu gerçekten!?) niye günde beş öğün düşüneyim ki. Hayır öyle değil işte. Düşünüyorum! Seviyorum! O beni sevmese de(Sevmiyor mu gerçekten!?) seviyorum. Hem de çok seviyorum! Bu benim yüreğim,benim bedenim! Bu yürek de düşünceler de bana ait. Bu benim yüreğimin asaleti. Tutamam ki sevgimi içimde ben... Sığdıramam ki küçücük kalbime gün be gün büyüyen sevdamı...Haykırırım ben aşkımı. Değer tabii ki. Yoksa ondan ne farkım kalırdı ki...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Eğer Bir Gün...


Yaz aylarımı bu güzel evde geçirmek üzere bavullarımı toplayabilirsem...

Candostlarımı bu güzel sofrada ağırlayabilirsem...

Şen kahkahalar atarak babalarıyla oyunlar oynayan, etrafına gülücükler saçan bebişlerime kek çırpabilirsem bu mutfakta...

Güzel bir pazar kahvaltısının ardından hayatımın aşkıyla birlikte sabah kahvemi yudumlayabilirsem...

Ve akşam olunca günün tatlı yorgunluğuyla kendimi arka bahçeme atıp; yaşanmışlıklarımın güzelliğiyle kırışmış yüzümü, biraz daha kırışmasına aldırmadan güneşe dönüp gülümseyebilirsem... Hayallerime kavuşmuşum demektir :)

BabaZula


Bu grubun adını duyduğumda fazla ciddiye almadım...Hoşuma gideceğini pek düşünmemiştim.BabaZula sevdalısı bir arkadaşım sayesinde bende bir konserine gittim ve hayran kaldım...Babylon'da sık sık sahne alıyorlar...Gitmek isteyenlere duyurulur

16 Nisan 2010 Cuma

Bir Fotoğrafa


Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte.
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan 'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır."
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yok muydum zaten?ben yine bende mi bittim?

NAZIM HİKMET

Küçüktük, büyüdük...


Küçüktük, büyüdük...
Yıl 1987, aylardan Haziran.İlk nefes...
Ve sonra anlamadan konuşamadan şaşkın bakışlarımızla geçen birkaç yılın ardından bebeklikten küçüklüğe terfi ettik.İkimizde küçüktük, bambaşka şehirlerde çarpan iki küçük yürek...
Küçüklüğüne inat, kocaman sevgilerim umutlarım vardı benim.O zamanlar hayattan korkmak nedir bilmezdim de.Köpekleri sever, halamın balkonunda yakaladığım karıncaları kollarımda yürütürdüm.Birde uğur böcekleri vardı.Kimi öylece konar orama burama kimini ise kafaya taktığım bir şeyin gerçek olması için ben yakalardım.Hayallerimden birini küçücük böceğin omuzlarına yükler uçmasını beklerdim.Dileğime karşılık verdiğim rüşvet ise uçmasını beklerken söylediğim şarkıydı: "Uuuuç uç böceğim, annen sana terlik pabuç alacak.Uuuuç uç böceğim...". İnanırdım da kulağına fısıldadığım şarkı gibi görünen ciddi anlaşmamıza sadık kalıp dileğimi gerçekleştireceğine.
Yavaş yavaş büyümeye başladım senin nefesinden çok uzakta bir yerlerde.Büyüdükçe umutlarım azalıyor, dileklerim eskisi kadar ihtiraslı olmuyordu.Kovalamayı bıraktım, yorulmuştum.Sonra biraz daha büyüdüm. Kinle, nefretle, acıyla, ihanetle... Artık üzerime konanlarına bile tahammülüm yoktu.Yalancıydı hepsi, kandırılmıştım! "Hüüüüff" diye üfleyip kızgınca "DEFOL" diyerek kovuyordum hepsini. Umutsuzluk, hüzün, mutsuzluk.. Ardından gelen boşluk, hiçlik duygusu...
İçimde yeşeren güzelliklerim hasat edilmişti.Eskileri düşünerek nadasa bırakmıştım yüreğimi.Ben bunca arbedenin içinde boğuşurken senin bana artık bir nefes kadar yakın olduğunu farkedememiştim.
Sonra bir gün üzerime konan böcekler gibi vazgeçmişliğime inat karşıma çıkıverdin. Seni gördüğüm andan itibaren değil üfleyip defol demek, yüreğimin hissettiklerine itiraz bile edemedim. Yıllardır uzakta olan yolunu gözlediği sevgilisine kavuşmuştu sanki. Benliğim hasretinle doluydu. Aniden hissettiğim, bir yerden gözümün ısırdığı duygulara yabancıydı bedenim, yadırgıyordum. Ben kendimi senden uzaklaştırmaya çalıştıkça yüreğim seni bana çekiyordu. Baktığım her yerde seni görüyor, açtığım her kapının ardından sen çıkıyordun. Ve bir gün yenik düştüm.Yüreğim seni çok sevmişti... Çılgınca koşarak kovaladı seni. Büyülenmiştim.Sana göre seni dinliyordum sadece ama ben seni içiyordum o an.Gözlerini kırpıştırmanı, dudaklarının kıvrımını, sesindeki harareti izliyor, hevesli bir şeyler anlatırken kayan şiveni hayranlıkla seyrediyor, gülümsemenle tanışıp merhabalaşıyordum. Yüreğimin bu kadar sevdiği, adeta içimden bir parça olan ama yabancısı olduğum adamı tanımaya çalışıyordum. Ve adını duydum. Dudaklarının arasından süzülüverdi: "Bu arada ben Uğur, senin adın ne?"............
......Uğur....... Sen benim Uğurumsun. Sen benim son uğur böceğim, son dileğimsin. Bu defa sadece seni diliyorum. Okul çıkışı pamuk helva yemeyi, kırmızı rugan ayakkabıları, çiçekli elbiseyi değil. Sadece sen ol istiyorum. Seni çılgınca seven bu deli kız, yüreğinin sevgisini ve seni diliyor.
"Bende Merve.Tanıştığımıza memnun oldum.Görüşürüz"

12 Nisan 2010 Pazartesi

Seninle Ol(ama)mak


Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' dediğimde söylememek için bende deyip boş yere saatlerce havadan sudan söz etmen.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek, birlikte ağlamak, birlikte gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanla paylaşmak. Senin yanında olan seninle konuşan, herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana sarmaş dolaş... Delice yağan yağmura inat
Duraklar boyu, tramvaya binmeden yürümek, yağmurda ıslanmak birlikte.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında,
Dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Yatağımda sanki sen yanımdaymışsın gibi yastığa yorgana sarılıp sarmaş dolaş uyumak..

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarabilir miyim sorusuyla hapsolmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Bilmiyorsun di mi?
Nereden bileceksin ki?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu...

Özlemezdim seni böyle uzaklardan delicesine. Kıskanmazdım seni. Sadece çocuk olurdum sevimli bebekin olurdum..

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda bir başıma...

Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten.. ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım.. seni ne çok sevdiğimi

Ama sen hiç benimle olmadın ki...

25 Mart 2010 Perşembe

İkizler

Zordur ikizler için tercih..
Bir şehirde yaşarken, diğerinde aklım; o şehirler ki,çokta..
Farkı yok birbirinden..
Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum.
Islığım, bütün şarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kainatın tüm semalarında birden kanat çırpmak..
Her akarsuya karışıp gitmek geliyor içimden; hangisine karışsam, gözüm ters akıntıda..
Halbuki her akarsu, aynı denize karışıyor sonunda..
Hangi mektubu açsam, açılmayan için meraktayım..
Kulağım çalacak telefonda; gelen telefonlardan, en sıkıldığım anda dahi..
Kış boyu baharı iple çekmişken..
Şimdi sonbaharı özlemem neden?..
Çünkü yüreğimin iki yanına yerleşmiş ikizler, yıllardır durmaz tepişirler.
Kalk gidelim derken biri.. Halt etme otur diye eteğinden çeker diğeri..
Biri karınca, öbürü ağustos böceği..
Zordur ikizler için tercih..
Bir yanını seçmek, çoğu zaman öbüründen de vazgeçmektir.
Çünkü birini feda ettiniz mi, ikiz değilsinizdir artık..
Sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir.
Değeriniz, diğerinizdedir.
Bütün Haziran doğumlular bilir bunu..
O yüzden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine..
Ne kahkaha saçan neşeye ne ansızın bastıran hüzne..
Ne iyimser güne ne karamsar geceye..
Ne ciddiye ne muzibe ne çocuğa ne büyüğe ne sadeliğe ne süslülüğe kıyamaz herhangi birini elleriyle öldürmeye..
Bilir ki, yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde, söylenmiş sözde, yakılmış türküde o tepişmenin sancısı vardır.
Sancı durdu mu ne akarsu kalır ne ters akıntı.
Ölü bir denizde tek kürekle döner durursunuz.
Dedim ya; ikizler burcuyum..
Ve bazen kızdırıyor sevdiklerimi bu huyum.
Varsa bir kusurum; Haziran doğumluyum.
Ne garip şimdi bile bir yanım bunları yazıp mutlu ederken bendenizi "silde ciddi birşeyler yaz!" diye yırtınıyor ikizi.

Can DÜNDAR