28 Ocak 2014 Salı

ne desem kar yağıyor


sana anlattıklarım
neleri susuyor bir bilsen
ve anlatmadıklarım neleri söylüyor

boğazım yırtılırcasına susuyorum

ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
ya sorulmamaktan solan sorularda

Göğe Bakma Durağı


İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanan otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
 
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
 
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım


                                          Turgut Uyar 

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Aldanırdım


Hatırlarım şimdi hiç gidemem deyişini, 
sakın benden önce yumma gözlerini,
ben senden önce ölmek isterim deyişini...
Ruhum ve yarım kalmış benliğimle
hazırım bu cezayı çekmeye..
Yolun sonu geldi, kalkışa hazırsın artık kaptan.
Mecbur ettin beni bu sona
oysa aldanırdım ben senin bir gülüşüne!
Hoşçakal sevgili.

http://fizy.com/#s/1aipej

22 Mayıs 2012 Salı

Sessiz Çığlık

Bazen ona bişeyler yazarsın.. 
Yazar silersin, yazar silersin.. 
O hiçbirini okumamış olur; 
ama sen hepsini söylemiş olursun.

Yalnızca Sev

Ben Mecnun değilim. 
Ferhat ya da Kerem hiç değil. 
Üçü de sevdalarını unutana dek sevmişlerdir. 
Oysa ben unutmak istemem. 
Seni unutup da serapları, suretleri, türküleri sevmek istemem. 
Ben seni sevmek isterim, olduğun gibi seni. 
Sen de beni sev isterim, olduğum gibi beni
Görerek, işiterek, dokunarak, birlikte yaşayarak sevmek isterim.

13 Mayıs 2012 Pazar

Veda

Keşke başka bir şeyler seçseydim bizim için.
Oysa gece-gündüz geçişine bayılırdım ben,
ve karnımda uçuşan rengarenk kelebeklere... 
Aşkımızın sembolleri olsun istemiştim,
kısa süren özellikleriyle celladı değil.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

"Bal" Gibi

Bazen tutamazsın ya dilini, 
Yüreğin dökülüverir ansızın. 
İşte öyle bir şey...


3 Şubat 2012 Cuma

30 Ocak 2012 Pazartesi

Şüpheli Gecenin Katili


Nasıl olur da bu kadar kolay yaşanır aşklar? Bu kadar kolay mıdır ki ansızın "tuttuğun bir elin" yüzüne hiç bir şey olmamışcasına bakmak? Duygular mıdır yitip giden, yoksa insanlığımız mı? Bir anlık mıydı, yoksa aceleciliğin verdiği pişmanlık mı? diye sorasın gelir. Ama sorunun muhatabını bulabilmekte gerekir. Birinci tekil şahısızdır ve şizofrenik dialoglar içinde kayıp olunur. Dostça gülümseyen gözlerde benlik arayışına girilir. Artık zamanla varlığından endişe duyulan gece tekil acıların çokluğunda kendini boğarak imha etmeye mahkumdur.
Saygılar.
Fail-i Meçhul

25 Eylül 2011 Pazar

Unutma Beni


Çok eski zamanlarda, Avusturya prensesi ve sevgilisi olan şovalye biraz olsun başbaşa kalabilmek umudu ile kırlarda dolaşırlarmış. İkiside aşklarının büyüklüğünden ve sevgilerinin yüceliğinden bahsederlermiş. Şovalyenin prenses için yapmayacağı şey yokmuş. Ne isterse her isteğini bir emir kabul eder ve hemen yerine getirmek istermiş.

Yine günlerden bir gün, iki aşık kırlarda geziye çıkmışlar. Bir yandan gelecek günlerle ilgili hayaller kuruyor bir yandan da yaşadıkları dünyanın güzelliklerinden bahsediyorlarmış. Yüksekçe bir tepede oturup konuşurlarken prensesin gözüne aşağıda akıp giden Tuna nehri kıyılarındaki minik mavi kır çiçekleri gözüne ilişmiş.

"Ne kadar güzel çiçekler" diyerek şovalyeye dönmüş. Şovalye prensesi için o kır çiçeklerinden toplamak üzere hemen ayaklanmış. Tabii o zamanlar şovalyelerin ağır zırhları olduğundan ne kadar hızlı hareket etmek istese de bu zırh şovalyenin hareket kaabiliyetini engelliyor ve hızını düşürüyormuş.

Tepeden aşağıya doğru inen şovalye sevgilisi için kır çiçekleri toplayacağından dolayı çok mutluymuş. Yukardan şovalyeyi izleyen prenses ise o çok beğendiği kır çiçeklerine kavuşmayı heyecanla beklerken bir yandan da ne kadar şanslı olduğunu düşünüyormuş. Nehrin sığ bir yerini bularak kayalara basıp karşı kıyıya geçen şovalye prensese dönüp eliyle bir öpücük gönderip bir de reverans yaparak dönüp çiçekleri toplamaya başlamış. Bu çiçekler gerçekten de çok hoş görünümlü ortaları beyaz kenarları mavi olan minik minik çiçeklermiş.

Kır çiçeklerinden bir demet kadar toplayan şovalye aynı geldiği yoldan geri dönmeye başlamış. Kayaların üstünden ustalıka ve çevik hareketlerle atlayan şovalyenin birden bir kayaya gelince ayağı kaymış ve Tuna nehrinin akan sularına düşmüş. Üstündeki zırhların ağırlığından her geçen saniye dibe doğru gittiğini hisseden şovalye elindeki bir demet kır çiçeklerini hızla savurmuş ve çok sevdiği prensesine var gücü ile bağırmış;

"UNUTMA BENİ, UNUTMA ÇİÇEKLERİ..." diyerek dibe doğru batmış.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Yüreğine Sor


Yarim basma çamura
Bulurlar izimizi
Karışalım dumana
Yitti sansınlar bizi
Çare aradım, baktım
Dört kitaba, yazana
Ateşte serin gelirmiş
Sevdalıktan yanana

19 Haziran 2011 Pazar

Var mı Aşktan Öte?


Düşelim cennetten yeryüzü oyununa
Kanalım sarhoşken şu aşkın yalanına
Gireceksek girelim gel kız günaha
Öleceksek ölelim şimdi şuracıkta

Yağmura, buluta, yıldıza, aya, kara toprağa, düşen yaprağa sor
Var mı aşktan öte?
Nemli saçlarına nefes nefesine şu çırılçıplak kıvrılan beline sor
Var mı aşktan öte varsa sen söyle..

8 Mayıs 2011 Pazar

Mogu ile Batista


Boyun eğmez de kadere
Açılırsam denizlere sen olmadan,
Yalnızlık tek sevgilim olacağa benzer ışıksız geleceğimde
Ama yine de gel kollarıma
Ödülü ol bu yorgun denizcinin
Sarhoş et varlığınla!
Aganta burina burinata

28 Ekim 2010 Perşembe

Mmmm.. Lezizzz


Pazar sabahı...
Kahvaltı...
Sucuklu yumurta...
Ben buldum...
Kremalı domates(Ponyo'nun spesiyali)...
Trakya Ezine peyniri...
Taze kaşar(küp küp doğranır)...
Ahududu reçeli
Bal...
KAYMAK! :)

Mandabatmaz




bunca yıldır giderim Taksim'e.. üstelik kendi arkadaş çevremde hava bile atmışlığım verdır "Ben varya beeen. bu Taksim'in her yerini ara sokaklarını bile karış karış bilirim" diye.. ama büyük konuşmuşum.. çok ilgimi çekti burası.. oldukça da meşhurmuş okuduğum yorumlardan anladığı kadarıyla... ben PonyoMu da kapıp en kısa zamanda gidiciiiim.. benden söylemesi ;)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Bob Marley'e İçelim Kızlar


Onun ilki, sonuncusu ya da "tek"i olamayabilirsiniz. Daha önce sevdi ve tekrar sevebilir. Ama şimdi sizi seviyorsa daha ne farkeder ki? O mükemmel değil - siz de değilsiniz. İkiniz de birlikte mükemmel olmayacaksınız ama eğer sizi güldürebiliyorsa, iki kere düşünmenizi sağlıyorsa, sizi bir birey olarak hatalarınızla kabulleniyoesa, ona tutunun ve verebileceğinizin en iyisini verin. Günün her saniyesi sizi düşünmüyor olabilir ama size kırabileceğinizi bildiği bir parçasını verecek - kalbini. O yüzden onu acıtmayın, onu değiştirmeyin, analiz etmeyin ve verebileceğinden fazlasını istemeyin. Sizi mutlu ettiğinde gülümseyin, sizi çıldırttığında bunu ona söyleyin ve o yokken onu özleyin.

26 Eylül 2010 Pazar

Perdeler 1 Ekim'de Açılıyor!...


Devlet Tiyatroları 1 Ekim 2010 günü 20'si yerli, 18'i çeviri 38 değişik yeni oyun ve kapalı gişe oynanan en sevilen oyunlarıyla yeni sezona merhaba diyecek

22 Ağustos 2010 Pazar

Mutlu Kabusun Sabahı


iki yabancıyız seninle ben
aynı sahilde, aynı bankta oturan.
aramızda camdan bir duvar
ne sesimi duyabiliyor
ne kelebekleri hissedebiliyorsun
korkuyoruz sen ve ben
sonra korkularımızda buluşuyoruz
cam duvar sıvılaşıp içimize akıyor sanki
bir şeyler kımıldıyor
ayak parmaklarımızdan başlayıp
gülümsememizle son buluyor
sonra kum olup akıyor ayaklarımızın altına
sen, ben, deniz, kum, ay ışığı...
biz oluyoruz o anda
nefes almak hızlı ama anlamlı
gülümseyişim tebessüm ama hiç olmadığı kadar mutlu
hislerim çok değil ama hiç olmadığı kadar derin
bu ne huzur, bu ne mutluluk :)
o da ne öyle, maviden griye
griden karanlığa büründü gökyüzü
boğuluyorum, hayır donuyorum
hapsoldum camın içine ölüyorum
ışıklar söndü
neredeyim ben? ne? rüya mı?
günaydın :(

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hoşgeldin Bebek


Yumuk yumuk ellerin, mis gibi kokun,
pamuk gibi tenin var bebek...
İyi ki doğdun Emre
Hayatımıza hoşgeldin :)

10 Ağustos 2010 Salı

Veda ve Umut


Mazinin son kalan anılarını silerken zamandan,
Bir damla gözyaşı düşer gözünden..
Belki son bir aşk sancısı, belki son bir kalp ağrısı
Her neyse...
Hazin bir son veda zamanı
Ruhun kalbini de alıp özgürlüğe kanat açarken,
Kuru bir yaprak gibi savrulursun bilinmeze.
Ulu bir çınar istersin dalına tutunmak için,
Çoğalıp yeşermek için,
Mis kokulu çiçekler açmak için.
Belki de kim bilir
Yeni bir sevdaya yeşermek için...

20 Temmuz 2010 Salı

Bensizlik


Aşkımı bir bebeğin kalbine gizleyip,
Küçük bir kayıkla okyanuslara sürdüm.
Sensizliği gözlerinde,
Seni kalbimde saklıyorum.
Henüz varlığının ne demek olduğunu bilmezken,
Sahip olduğun sevginin yokluğunu çekiyorsun.
Gözlerinde silüetim,
Burnunda tüten kokum,
Kalbinde sevgim,
Deli gibi özlüyorsun!
Şimdi sen;
Her yanını sarmış "ben"le,
Bi çare dolaşıyorsun yollarda.
Bense bir yabancının kollarında...

18 Temmuz 2010 Pazar

“Gel” Desen Gelecektim . . .


Seni siyah bir gecenin yastığına bıraktığımdan beri
Rüyalarınla dertleşip, seni soruyorum…
Issız bir dağ kasabasında,
Çakıl taşlarıyla oyunlar oynayıp
Bazen kederin dibini deşiyorum.
Çoğu zaman susuyorum
Sende susuyorsun ya,
İşte o an ölüyorum…

Yalnızlığıma sığdıramıyorum bu aşkı,
Yeni bir sebep olmalı
Bir kuş düşmeli nasırlı ellerime
Sonra canlanıp uçmalı
Ama yalnızlığa sığmamalı bu aşk
Sığdırmamalıyız…

Biraz korku, biraz telaş
Neleri alıp götürdü benden,
Bir dağ keçisinin inadına muhtacım,
Çöldeki aslanın krallığı hiç yetmiyor.
Şakaya düşen ciddiyetsizliğimde kaldım
Umudum sensin,
Oysa şu an yanımda olsan, yeterdin bana!
Yeterdik birbirimize…

Dün tanımadığım biri, yüzüme bakıp:
“ ne haber, birine mi benzettin, ne bakıyorsun”
Dediğinde bile hiç sinirlenmedim,
Surat bile asmadım…
Önemsemeyişlerimin değişimindeyim.
Bir sen, bir sen ve yine sen!
Tek isteğim bu benim…

Soğuk gecelerin intikamında yapayalnızım
Çoğulum hasretinde, bekleyişlerde
Yani sevdiğim içimde taşıdığım ölüyü
Atmak istiyorum, atamıyorum…
Özlemine yenildim, tutmuyor ellerim
Tutamıyorum ellerinden
Ey sevgilim ölüyorum…

Bu kente, bu yağmurlara kızıyorum
Olmadık zamanda ayırıyorlar bizi,
Ne zaman elinden tutup, kırlara götürsem seni
Ya durmadan yağmur yağıyor
Ya da şehrin trafiği, hava kirliliği peşimizi bırakmıyor.
Şimdi sen yokken (yanımda)
Her şey çok güzel, yağmur yağmıyor
Trafikle uğraşmıyorum, şaşırıyorum…
Bu kenti hiç sevmiyorum…

“Gel” desen, gelecektim
Ve bir daha yazmayacaktım.
Ama yandı bir kere o ateş
Yaktı beni
Yaktı seni,
Yaktı ikimizi de…

Anlayacaksın


Gittiğimi çok sonra anlayacaksın.
Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!

"Sende Kendine İyi Bak"


"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler.
En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek.
"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Seni suskunluğa mahkum edip giderler.
Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler.
Seni senden alıp giderler.

Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için.
Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet.
Suçlatmaz kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın.
Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın.
Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın.
Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni,
"Kendine iyi bak" derler ve giderler.
Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler.
Bir tek anıları bırakırlar geride,
Bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye unutulmayan nağmeler.

Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan,
Çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler.
Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler.
"Bitti" diyemedikleri için,
"Kendine iyi bak" derler.
"Kırıldım ve affedemiyorum" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
"Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
"Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum" diyemedikleri için
"Kendine iyi bak" derler.
Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler,
Çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.

"Kendine iyi bak" bir noktadır çoğu zaman.
Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben.
Oysa sen iyisin.
Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin.
Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin.
Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin.
"Kendine iyi bak" deme bana. Nokta koyma.

Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem.
Keşke döndürebilsek zamanı geriye.
Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan.
Nafile...
Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?
Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı?
Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı,
Hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi,
Hani sevgi eninde sonunda kazanırdı?
Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı?
Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı?
Bunların hepsi yalan mı? Sahiden..., gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?.


Peki o zaman... Senin istediğin gibi olsun... Öyleyse...Sen de "Kendine İyi Bak".

2 Temmuz 2010 Cuma

Seni Seviyorum Demek İsterdim


seni seviyorum demek isterdim
ölesiye bir duyguyla,
taparcasına dil dökmek
ve saçlarım ağarmadan söylemek isterdim

seni sarmak isterdim sonsuzlukla
delicesine sevmek
bir sarhoş gibi adını sayıklamak
ve bağırarak kollarında ölmek isterdim

23 Haziran 2010 Çarşamba

Sana Nefretim Kan Kırmızı


bugüne dek hiç saklamadım sevgimi haykırdım dört bir yandan
yalnızlığında hep beni buldun yanı başında
çünkü ben hiç terk etmedim seni
ne zaman uçurumun kenarına geldin
sevgime tutundun
ne zaman mahsun bir çocuk gibi ağladın
açtım kollarımı sana koşup sarıldın
oysa ben hep yarım kaldım
ben hep senin tarafından yarı yolda bırakıldım
üzerinde yürüdüğüm o incecik çizginin
bir aşk yanına, bir nefret yanına düşüp duruyorum
perişanım artık savrulmaktan, düşüp kalkmaktan
sen değil miydin asiliğime hayran olan
şimdi sevgim gibi tutmuyorum nefretimi de
haykırıyorum işte
senin için yaptıklarıma boşmuş gibi davranmandan
NEFRET EDİYORUM
üzerimde yarattığın hiçlik duygusundan
NEFRET EDİYORUM
bir seviyor bir umursamıyor ruh halinden
NEFRET EDİYORUM
beni hapsettiğin bu sadakatsiz aşkından
NEFRET EDİYORUM
sana nefretim kan kırmızı...
Nasıl oluyor bilmiyorum
ama bunu da bil istiyorum
seninle olmak istiyorum kanaya kanaya
yaşamak istiyorum son nefesime kadar yana yana
SENDEN NEFRET EDİYORUM

17 Haziran 2010 Perşembe

Sekiz


Bir sayı ne kadar derinden acıtabilir ki?
sende düşündün mü acaba?
öğrenmeyi istedim,
uzattım sana elimi..
bulamadım ne bir ses, ne bir nefes...
gözyaşlarım yastığıma düşerken
ruhum beyhude savruldu sokaklarda
yine yoktun yanımda
şimdi anılarımızla dolu benliğimde
bomboş ve yalnızım

6 Haziran 2010 Pazar

Düşler Ülkesi


Yıldızlara dokunabildiğim,
Yağmurun yüreğime değdiği,
Toprak kokusunun içime işlediği
Düşler ülkesinden geliyorum...
Bir gece ansızın yıldız kaydı,
Ve bir dilek tuttum
Ya tutarsa :)

1 Haziran 2010 Salı

Özlemek nedir bilir misin?


Özlemek; sevmektir ilk once
Çünkü sevmezsen özlemezsin ki delicesine.

Özlemek; ağlamaktır
Akan her gözyaşında anıları anımsamaktır.

Özlemek; uzaklara dalmaktır
Çok uzaklara...

Özlemek; ümit etmektir
Hayal etmek basarmanın yarısıdır misali.

Özlemek; sıkılmaktır
Bazen yalnızlığından, bazen ise etrafındaki gereksiz kalabalıktan.

Özlemek; haykırmaktır
Sesin kısılırcasına özledim diye bağırmaktır.

Özlemek; kızmaktır
Bazen özlemine neden olanlara, bazen ise kadere çaresizce.

Özlemek; yanılmaktır
Gece yarısı kalktığında, herşeyin bir rüya olduğunu anladığında mesela.

Özlemek; sabretmektir
Usanmadan şafağı gözlemektir
Yılları, ayları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları hatta
saniyeleri kovalamaktır.

Özlemek; yaşamaktır
Yalnızlığa inat mücadele etmektir

Özlemek; kavuşmaktır
Bir daha ayrılmamacasına... Hayal bile olsa.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ey Dost


Bakma yüzüme öyle ne olur.
Elim kolum bağlı, dilime kelepçe vurmuşlar.
Konuşamam!
İçimde öyle derin bir yara var ki...
Anlatamam!
Ama bil, boşuna değil göz pınarlarımdaki yaşlar
Böyle küskün durduğuma bakma
Koşup boynuna atlamak ister gönlüm...
Kırılıyorsam eğer, küsüyorsam sana çocukça
Doluyorsa gözlerime yaşlar "nayır nolamaz" edasıyla,
Türk filmi tadında
Sana olan sevgimdendir ey dost
Ne olur sırt çevirme bana
Dayanamam buna.