16 Nisan 2010 Cuma

Küçüktük, büyüdük...


Küçüktük, büyüdük...
Yıl 1987, aylardan Haziran.İlk nefes...
Ve sonra anlamadan konuşamadan şaşkın bakışlarımızla geçen birkaç yılın ardından bebeklikten küçüklüğe terfi ettik.İkimizde küçüktük, bambaşka şehirlerde çarpan iki küçük yürek...
Küçüklüğüne inat, kocaman sevgilerim umutlarım vardı benim.O zamanlar hayattan korkmak nedir bilmezdim de.Köpekleri sever, halamın balkonunda yakaladığım karıncaları kollarımda yürütürdüm.Birde uğur böcekleri vardı.Kimi öylece konar orama burama kimini ise kafaya taktığım bir şeyin gerçek olması için ben yakalardım.Hayallerimden birini küçücük böceğin omuzlarına yükler uçmasını beklerdim.Dileğime karşılık verdiğim rüşvet ise uçmasını beklerken söylediğim şarkıydı: "Uuuuç uç böceğim, annen sana terlik pabuç alacak.Uuuuç uç böceğim...". İnanırdım da kulağına fısıldadığım şarkı gibi görünen ciddi anlaşmamıza sadık kalıp dileğimi gerçekleştireceğine.
Yavaş yavaş büyümeye başladım senin nefesinden çok uzakta bir yerlerde.Büyüdükçe umutlarım azalıyor, dileklerim eskisi kadar ihtiraslı olmuyordu.Kovalamayı bıraktım, yorulmuştum.Sonra biraz daha büyüdüm. Kinle, nefretle, acıyla, ihanetle... Artık üzerime konanlarına bile tahammülüm yoktu.Yalancıydı hepsi, kandırılmıştım! "Hüüüüff" diye üfleyip kızgınca "DEFOL" diyerek kovuyordum hepsini. Umutsuzluk, hüzün, mutsuzluk.. Ardından gelen boşluk, hiçlik duygusu...
İçimde yeşeren güzelliklerim hasat edilmişti.Eskileri düşünerek nadasa bırakmıştım yüreğimi.Ben bunca arbedenin içinde boğuşurken senin bana artık bir nefes kadar yakın olduğunu farkedememiştim.
Sonra bir gün üzerime konan böcekler gibi vazgeçmişliğime inat karşıma çıkıverdin. Seni gördüğüm andan itibaren değil üfleyip defol demek, yüreğimin hissettiklerine itiraz bile edemedim. Yıllardır uzakta olan yolunu gözlediği sevgilisine kavuşmuştu sanki. Benliğim hasretinle doluydu. Aniden hissettiğim, bir yerden gözümün ısırdığı duygulara yabancıydı bedenim, yadırgıyordum. Ben kendimi senden uzaklaştırmaya çalıştıkça yüreğim seni bana çekiyordu. Baktığım her yerde seni görüyor, açtığım her kapının ardından sen çıkıyordun. Ve bir gün yenik düştüm.Yüreğim seni çok sevmişti... Çılgınca koşarak kovaladı seni. Büyülenmiştim.Sana göre seni dinliyordum sadece ama ben seni içiyordum o an.Gözlerini kırpıştırmanı, dudaklarının kıvrımını, sesindeki harareti izliyor, hevesli bir şeyler anlatırken kayan şiveni hayranlıkla seyrediyor, gülümsemenle tanışıp merhabalaşıyordum. Yüreğimin bu kadar sevdiği, adeta içimden bir parça olan ama yabancısı olduğum adamı tanımaya çalışıyordum. Ve adını duydum. Dudaklarının arasından süzülüverdi: "Bu arada ben Uğur, senin adın ne?"............
......Uğur....... Sen benim Uğurumsun. Sen benim son uğur böceğim, son dileğimsin. Bu defa sadece seni diliyorum. Okul çıkışı pamuk helva yemeyi, kırmızı rugan ayakkabıları, çiçekli elbiseyi değil. Sadece sen ol istiyorum. Seni çılgınca seven bu deli kız, yüreğinin sevgisini ve seni diliyor.
"Bende Merve.Tanıştığımıza memnun oldum.Görüşürüz"

1 yorum:

  1. Kimse bilmez be güzelim
    Bir yara bir ömrü nasıl kanatır...

    YanıtlaSil